ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

EN’AM

3

/

5

وَهُوَ اللّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ {3}

وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلاَّ كَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ {4}

 فَقَدْ كَذَّبُواْ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ فَسَوْفَ يَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ {5}

 

3. Göklerde de yerde de Allah sadece O'dur. Gizlinizi de açığınızı da bilir. O, ne kazanacağınızı da bilir.

4. Onlara Rabblerinin ayetlerinden bir ayet gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.

5. İşte onlar, hak kendilerine geldiğinde onu yalanladılar. Fakat, kendisiyle alay etmekte oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecektir.

 

Yüce Allah'ın: "Göklerde de yerde de Allah sadece O'dur" buyruğu ile ilgili olarak şöyle bir soru sorulmaktadır:

 

"Göklerde de yerde de" buyruğunda yer alan zarftaki i'rabın amili nedir? Buna dair birkaç türlü cevap verilebilir:

 

1. O, göklerde de yerde de ta'zim olunan, yahut da kendisine ibadet olunan Allah'tır, demektir. Nitekim: Zeyd doğuda da batıda da halifedir derken, onun hükmü geçerlidir, denmek istenmektedir.

 

2. Buyruğun anlamı şöyle de olabilir: O, göklerde ve yerde idare ve tedbiri tek başına elinde bulunduran Allah'tır. Nitekim: Amr, hem insanların ihtiyaçlarını görür, hem de namaz kılar demek de buna benzemektedir.

 

3. Bu buyruğun haber arkasına haber şeklinde varid olmuş olması da mümkündür. O takdirde anlam şöyle olur: O, göklerde de Allah olandır, yerde de Allah olandır.

 

4. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: O, göklerde olsun, yerde olsun açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilen Allah'tır. O'na hiçbir şey gizli kalmaz.

 

en-Nehhas der ki: Bu, bu hususta yapılan açıklamaların en güzelidir. Muhammed b. Cerir der ki: O, göklerde Allah olandır. Yerde gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir. Burada her iki yerde de "bilir" takdim edilmiştir. Ancak, birinci açıklama daha uygundur ve herhangi bir müşkil ortaya çıkarmaktan daha uzaktır. Başka şekillerde de açıklanmıştır.

 

Bu konuda uyulması gereken kural ise, Yüce Allah'ın hareketten, intikalden ve mekan işgal etmekten tenzih edilmesinden ibarettir.

 

"O, ne kazanacağınızı da bilir." Yani, hayır ve şer türünden ne kazanırsanız bilir. Kazanmak (el-Kesb) ise, ya bir faydayı elde etmek yahut da bir zararı önlemek için yapılan bir fiildir. Bundan dolayı Yüce Allah'ın fiiline kesb denilmez.

 

Yüce Allah'ın: "Onlara Rabblerinin ayetlerinden bir ayet gelse" buyruğundaki ayet, ayın yarılması ve buna benzer bir alamettir. "Bir ayet" de ki (...) cinsin istiğrakı (yani ayet türlerinin tamamını kapsamak) içindir. Nitekim "Evde hiçbir kimse yoktur" demek de böyledir.

 

"Rabblerinin ayetlerinden" buyruğundaki ikinci (...) ise, tab'iz (kısmilik) ifade etmek içindir.

"yüz çevirirler" buyruğu, (...)'nin haberidir.

 

Yüz çevirmek (el-İ'rad) ise Yüce Allah'ın vahdaniyetine delil olarak görmeleri gereken ayetler üzerinde düşünmeyi terk etmektir. Bunlar Allah'ın gökleri, yeri, ikisinin arasında bulunanları yaratması, bütün bunları kadim, hayy ve hiçbir şeye muhtaç olmayan, hiçbir şeyin aciz bırakamadığı, her şeye güç yetiren, tüm getirdikleri doğruluğuna delil olarak görülsün diye Peygamberi (s.a.v.)'ın lehine ortaya koymuş olduğu her türlü mucizeden kendisine hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmadığı, her şeyi bilen Allah'a delalet ettiği üzerinde düşünmemektir.

 

Yüce Allah'ın: "İşte onlar ... yalanladılar'' buyruğu ile kastedilenler, Mekke müşrikleridir. "Hak" ile kast edilen de Kur'an-ı kerimdir. Muhammed (s.a.v.) olduğu da söylenmiştir.

"Fakat ... yakında onlara gelecektir." Yani, ceza gelip onları bulacaktır.

 

Burada sözü geçen "haberler" ile kastedilen ise azaptır. Tehdit yollu: Sabret, pek yakında haber -yani azap- sana gelecektir, demeye benzer. Maksat ise Bedir günü ve benzeri durumlarda başlarına gelen şeylerdir.

 

Bundan kastın Kıyamet günü olduğu da söylenmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

En’am 6

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR